DEVAM: 142-143.
Rüku'dan Sonraki Kıyam Ve İki Secde Arasındaki Oturuş Süresi
حَدَّثَنَا
مُسَدَّدٌ
وَأَبُو
كَامِلٍ دَخَلَ
حَدِيثُ
أَحَدِهِمَا
فِي الْآخَرِ
قَالَا
حَدَّثَنَا
أَبُو
عَوَانَةَ
عَنْ هِلَالِ
بْنِ أَبِي
حُمَيْدٍ
عَنْ عَبْدِ
الرَّحْمَنِ
بْنِ أَبِي
لَيْلَى عَنْ
الْبَرَاءِ
بْنِ عَازِبٍ
قَالَ
رَمَقْتُ
مُحَمَّدًا
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
وَقَالَ
أَبُو
كَامِلٍ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فِي الصَّلَاةِ
فَوَجَدْتُ قِيَامَهُ
كَرَكْعَتِهِ
وَسَجْدَتِهِ
وَاعْتِدَالَهُ
فِي
الرَّكْعَةِ
كَسَجْدَتِهِ
وَجِلْسَتَهُ
بَيْنَ
السَّجْدَتَيْنِ
وَسَجْدَتَهُ
مَا بَيْنَ
التَّسْلِيمِ
وَالِانْصِرَافِ
قَرِيبًا
مِنْ
السَّوَاءِ
قَالَ أَبُو
دَاوُد قَالَ
مُسَدَّدٌ
فَرَكْعَتُهُ
وَاعْتِدَالُهُ
بَيْنَ
الرَّكْعَتَيْنِ
فَسَجْدَتُهُ
فَجِلْسَتُهُ
بَيْنَ
السَّجْدَتَيْنِ
فَسَجْدَتُهُ
فَجِلْسَتَهُ
بَيْنَ
التَّسْلِيمِ
وَالِانْصِرَافِ
قَرِيبًا
مِنْ السَّوَاءِ
Bera b. Azib'den;
demiştir ki: "Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem)"i (Ebu Kamil ise
"Resulullah sallellahu teala aleyhi ve sellemi" demiş) (Namaz(ın)da
(dikkatle) takib kettim. Kıyamını, rüku'u ve sücudu kadar buldum. Rüku'dan
(sonraki) ayağa kalkışını (ilk) secdesi kadar buldum. İki secde arasındaki
oturuşu ile selam vermesi ve namazdan kalkıp gitmesi arasındaki secdesini
takriben birbirine müsavi buldum."
Ebu Davud dedi ki:
Müsedded (bu hadîsi şöyle) nakletti: "Onun rükuunu secde ve rüku'lardan
sonraki dikilmesini, sonra birinci secdesini sonra iki secde arasındaki
oturuşunu, sonra ikinci secdesini, sonra selam vermesi ile namazdan kalkıp
gitmesi arasındaki oturuş neredeyse birbirine denk buldum.
Diğer tahric: Müslim,
salat; Nesaî, sehv, tatbik; Buharî, ezan; Tirmizî, salat
AÇIKLAMA:
Bu hadis-i Şerifi
müellif Ebu Davud iki şeyhinden ayrı ayrı rivayet etmiştir. Bunlardan birisim
Müsedded b. Müserhed, diğeri de Ebu Kamil Fudayl b. Hüseyn'dir. Bu iki şeyhin
rivayetleri arasında bazı küçük farklar vardır. Müellif hadisi naklederken bu
farklara işaret etmiştir. Tercümeden de anlaşıldığı gibi bu farklardan birisi
Resul-i Ekrem sal-lallahü aleyhi ve sellem'den bahsederken kullandıkları ifade
ile ilgilidir.Şöyle ki Müsedded: "Muhammed (sallallahü teala aleyhi ve
sellem)i namazda iken dikkatle takibettim" derken, Ebu Kamil "Resulullah
(sallellahü aleyhi ve sel-lem)i namazda iken dikkatle takib ettim"
tabirini kullanmıştır.
İkinci farkı ise
doğrudan doğruya hadisin metniyle ilgilidir ki bu fark tercümede açıkça
görülmektedir.
Ebu Kamil'in rivayetine
göre Resulullah (s.a.v.)'in kıyamı, rüku ve secdesi kadarmış, kıyamın rükuu ve
secdesi kadar olmasına hadis alimleri iki ayrı mana vermişlerdir:
1. Resul-i Ekrem'in
kıraati için ayakta geçen müddet, rüku ile secdesi için geçen müddetin
toplamına eşittir.
2. Kıyamı, rükuu ve sücudu
için geçen zamanların üçü de birbirine eşittir. İkinci manaya göre rüku ile
sücudun eşitliği anlaşılmakla beraber,, birinci manaya göre rüku ile sücüdun
hangisinin daha uzun olduğu açıklığa kavuşmuyor.
Yine ikinci manaya göre
Resulullah'ın rüku'dan sonra kalktığında kavmede iken kaldığı müddetin secdede
kaldığı müddete eşit olduğu anlaşılır. Bazı hadis sarihlerine göre sözünden maksat Resulullah'ın aşağıda gelen
şu iki fiili için geçen zamanın birbirine yakın oluşu demektir:
1. İki secde arasındaki
oturuşu,
2. İki tarafına selam
vermesi ile namazdan çıkması arasında kalan sehv secdesi.[Bezlu'l-Mechüd, V,
110.]
Ancak bu hadis-i şerif
gerek Müsedded'in ve gerekse Müslim, Nesaî, Ahmed b. Hanbel'in Müsned'i gibi
muteber hadis kitaplarındaki rivayetlerin ışığında ele alınırsa, Ebu Kamil'in
rivayetinde ki cümlesinin eksik olduğu görülür. Adı geçen kitaplarda bu cümle
şu şekilde bulunmaktadır:"Sonra (ikinci) secdesini, sonra selam vermekle
kalkıp gitmesi arasındaki oturuşunu takriben müsavi buldum." Buna göre
Resulullah (s.a.v.) selam verdikten sonra yerinden ayrılmaz, ikinci secdede
kaldığı kadar beklermiş. Nitekim fıkıh ki-tabiatında Resulullah (s.a.v.)'m
selam verdikten sonra "Allatiümme entesselamü v e minkesselam"
diyecek kadar yerinde beklediği ve bu duayı okuduğu ifade edilmektedir. Nitekim
kıymetli alim M. Zihni Efendi bu mevzuda şunları söylemektedir: "Son
sünneti olan namazlara göre farzı takibeden sünnete kalkmak sünnet
kılınmıştır. Farz ile son sünnetin arasını yalnız "Allah'ım sen
(noksanlıklardan salim olarak) selam sahibi'sin ve selamet hep sendendir.
Hayr-ı kesir sahibisin. Ey azamet ve celaliyle bütün nimet ve hayırları
veren!" senası ile ayırmak müstehabdır. Ancak araya1 aşağıdaki
zikirlerden fazlasını katmak suretiyle son sünneti geciktirmek mekruhtur.Muhaşşînin
beyanına göre kerahet-i tenzihidir ve sünnetler camide kılındığına göredir.
Eğer sünnet evde kılınır ise araya fazla fasıla da girse* kerahet
olmaz."[Nimet-i İslam, S.260.]
Bu hadis-i şerif Resulullah
(s.a.v.) efendimizin bazı hallerde namazda kıraati çok kısa kestiğine delalet
etmektedir. Nitekim Nebi (s.a.v.) bir sabah namazında muavvezeteyni okuyarak
namaz kıldırmıştı. Sahabeden birinin:
Ya Resulallah namazı
kısa kestiniz? Sualine cevaben:
"Bir çocuk
ağlaması duydum ve annesinin telaşlanmasından korktum"
buyurmuşlardır.[Buharî, ezan] Zayıf, hasta, hacet sahibi de bu sebepten dolayı
buna eklenmiştir. Resul-i Ekrem Efendimizin seferde de
Zaruret halindeki
kıraati hafif tutmak, yalnız Zamm-ı sureye mahsus olmayıp, zaruretin derecesine
göre Fatiha ve Zamm-ı sureye bedel sadece bir ayet bile okunabilir. İmam Ebu Yusuf
bir